Uzmanlar, son yıllarda adını sıkça duyduğumuz kolajenin sanılanın aksine sadece cilt sağlığına değil, kemiklerden damarlara kadar tüm vücut sağlığı için önemli bir protein olduğuna dikkat çekiyor. Kolajenin vücutta var olan proteinlerin üçte birini, derideki proteinlerin dörtte üçünü oluşturduğunu belirten Beslenme-Diyet ve Fitoterapi Uzmanı Buket Ertaş Sefer, ‘’Vücutta ciltte, tırnakta, saçta, kıkırdak ve kas dokularında doğal olarak bulunan kolajen sağlıklı eklem ve elastik cildin anahtarıdır. Ayrıca kanın pıhtılaşmasına, ölü cilt hücrelerinin değiştirilmesine yardımcı olmak ve yeni hücrelerin büyümesine katkı sunmak, organların korunması için tabaka oluşturmak gibi görevleri de vardır’’ dedi ve vücutta bu proteini artırma yollarını şöyle açıkladı:
Buket Ertaş Sefer
TAKVİYE ALMAK DOĞRU MU?
Günümüzde kolajen takviyeleri oldukça geniş bir alanda etkinlik göstermektedir. Bazı uzmanlar kesinlikle işe yaradığını iddia etse de kimi uzman etkinliğinin olmadığını savunmaktadır. Ancak bir sağlık uzmanı takibiyle kullanmanın bir zarar getirmeyeceği yönünde hemfikirler. O halde esas hedef genç yaşlarda protein ve aminoasit ihtiyaçlarının tam karşılanması, gerekli besin ögelerinin (vitamin, mineral gibi) tam alınması olmalıdır. İleri yaşlarda ise yeterli protein tüketiminin yanı sıra uzman eşliğinde ihtiyaç duyulması halinde mutlaka doktor önerisiyle ve güvenilir firmalardan temin etmek üzere takviye kullanımı önerilmektedir.
ŞEKER VE ALKOLDEN UZAK DURUN
Sağlıklı ve çeşitli beslenmek, spor yapmak, iyi uyumak kolajen üretimini desteklerken; rafine şeker tüketimi, alkol kullanımı gibi etkenlerin de kolajenin yıkılmasına sebep olduğunu unutmamak gerekir.
BU GIDALARI TÜKETİN
KEMİK SUYU: Kemik suyunun belli saatler boyu uygun şartlarda kaynatılmasıyla oluşturulan bu içecek önemli miktarda kolajen içerir. Fakat hayvanın sağlığı ve kemik kalitesi çok önemli. Doğal ortamda, gereksiz ilaca maruz kalmamış hayvanların kemiklerinden elde edilen suların faydası olurken, tam tersi durumda zarar bile görülebilir. Bu sebeple et ve kemiği mutlaka güvenilir kaynaklardan temin etmek gerekir.
BALIK: Araştırmalar balık derisinin yüksek oranda kolajen içerdiğini göstermektedir. Hatta bazı araştırmacılar balıkta bulunan kolajenin yüksek oranda emildiğini tespit etmişlerdir. Balığın kafa, pul ve derisinde yüksek oranda kolajen bulunurken, etinde daha az olduğu söylenir dolayısıyla tüketimini yaptığımız bölümlerin de kendi içinde fayda oranları değişir.
TAVUK: Kolajen içeriğinin yüksek olduğunu bildiğimiz tavuğun bağ dokuları çok kuvvetlidir. Zengin içerik de buradan gelir. Özellikle tavuk kıkırdağının artrit hastalarının semptomlarının iyileştirilmesinde katkısı olduğunu biliyoruz. Fakat bütün gıdalarda olduğu gibi güvenilir kaynak, sağlıklı hayvan eti ve kemiği olması çok önemli. Özellikle tüketimin çok olduğu ülkemizde maalesef üretimin hızlanması açısından yapılan hileler oldukça yaygın. Dolayısıyla yediğimizde sağlık beklememizin mümkün olmadığı, aksine zarar gördüğümüz bu etlerden kolajen üretimine destek beklemek hayal olur. Mümkün olduğunca organik, iyi tarım ürünlerini seçmekte fayda var.
YUMURTA: Yumurta diğer hayvansal kaynaklar gibi yüksek oranda kolajen içermese de kolajen üretiminin öncüsü olan prolin gibi önemli aminoasitlerden zengindir. Diyette yer vermekte fayda vardır.
NARENCİYELER: Kolajen içermeseler de kolajen üretiminin öncüsü olan C vitamini açısından zengindirler. Portakal, greyfurt, limon gibi C vitamininden zengin meyveler ve sebzeler mutlaka diyette yer almalıdır.
SARIMSAK: Özellikle kükürt içeriği sayesinde kolajenin vücutta korunmasını sağlar. Yüksek miktarlarda tüketemesek bile kullanım miktarımızı iki katına çıkararak sinerjik etkiye katkı sunabiliriz.
YEŞİL YAPRAKLI SEBZELER: Bazı araştırmalar klorofil içeren yiyeceklerin kolajen üretimine destek olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla marul, ıspanak, pazı gibi yeşil sebzeleri diyette bulundurmak önemlidir.
BAKLAGİL: Çeşitli aminoasitler içeren baklagiller önemli bitkisel protein kaynağıdır. Ayrıca bakır açısından zengin olmaları sayesinde kolajen üretimine destek verir.
FARKLI TİPLERİ VAR
Vücut farklı tiplerde kolajen içerir. Bunları temelde 5 ana gruba ayırabiliriz; Tip 1 kolajen: cilde, kemiklere ve tendonlara güç verir. Tip 2, esnek kıkırdak için eklemlere katkı sağlar. Tip 3, daha çok damar ve iç organ yapısını destekler. Tip 4: cilt katmanlarının yapısına katılır. Tip 5 ise daha çok kornea, cilt ve saçta etkin rol oynar.
NEDEN AZALIR?
Vücut kolajenini kendi üretir ancak ilerleyen yaşla birlikte üretim kapasitesi düşer. Yaşın yanı sıra kötü beslenme, güneşe aşırı maruziyet, stres, sigara ve uykusuzluk gibi etkenler de kolajen üretiminin azalmasına sebep olabilir.
NASIL ARTIRILIR?
Özellikle kolajen üretiminin düştüğü ileri yaşlardan itibaren üretime katkı bunucak gıdaların tüketimini artırmak destek sağlar. Böylelikle daha nemli ve elastik bir cilde sahip olabiliriz. Eklem ağrıları ve artrit semptomları hafifleyebilir, ciltte yara var ise iyileşmesi hızlanır, atardamar yapısına katılıp, kalp sağlığını, egzersizle birlikte kas kütlesinin artışını destekler. Ancak hiçbir takviye ya da gıdanın mucize olmadığını, aslında hepsinin birer destek olduğunu unutmamak gerekir.
ERKEN YAŞTA ÖNLEM ALIN
Öncelikli olarak kolajen üretiminin azalmaya başladığı yaşlardan itibaren vücudun kolajen üretiminde ana rollerde oynayan prolin, lizin ve glisin gibi aminoasitlerin alımına özen göstermek gerekir. Özellikle genç yaşlarda, protein, aminoasit desteğini gıdalar aracılığıyla tamamlıyor olmak sağlık için daha çok önerilmektedir. Birim başına düşen kolajen miktarı bazı gıdalarda az gibi görünse de bileşenlerinde var olan diğer vitamin, mineral gibi önemli maddelerle emilimde sinerjik etki yarattığını biliyoruz.